Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
Albert Camus’un en ünlü eserlerinden birisi olan “YABANCI” hayata karşı kayıtsız kalan bir adamın hikayesini anlatıyor. Albert’in hayat görüşünü bu kitaptan anlamak oldukça kolay , kendi hayatını, psikolojik durumunu ve düşüncelerini yazdığı eserlerden gizlememiş olmasına borçluyuz bunu da. Kendi hayatını film izler gibi izlemekte olan Meursault annesinin öldüğünü fark ediyor. Bu durumu oldukça normal karşılayan kahramanımızın bu tavrını ilk başta garipsiyoruz fakat kitap ilerledikçe bu hareketler bize olağan gelmeye başlıyor. <<Aslında ölüm üzülünecek bir şey değildir. Bunu şöyle gösterebilirim : Ben bu yazıyı yazarken ortalama 15.000 insan ölüyor, ve hiçbiri bizim umurumuzda değil. Belki de o insanlar hakkında hiç bir şey bilmediğimiz için ölenleri sadece sayılardan ibaret gördüğümüz içindir. Bu düşünce de başka bir soruyu doğuruyor: Birini ne kadar iyi tanırsak ölümüne o kadar üzülür müyüz?>> Hayatı yaşamaya bile değer görmeyen Meursault’ın bu tutumunu çevresindekiler “anlaşılmaz ve tekinsiz” olarak tanımlarlar.
‘hayat aslında anlamsız bir bulanıklıktır ama ona anlam katabilmek gerekir.mutlaka bir tercihiniz olmalı ona dayanmalı onun için mücadele etmelisiniz.tercihliksiz de bir tercih….’
Ve ansızın, plansız ve tamamen tesadüfi bir biçimde gelişen cinayet sonunda, Meursault hayatının kontrolünü tamamen kaybeder. Kendi hayatı hakkında söz sahibi olanlar hep başka insanlar olur.
Albert Camus’un, kurduğu uzun cümleleri o kadar okunaklı yazmış olması bu kitabı daha da okunası kılıyor.<<Bu cümleyi kurarken aklıma Franz Kafka geldi. Roman yazımı konusunda tamamen zıt karakterler gibi geliyorlar bana. Camu’nun açık anlatımına karşın Kafka’nın tekrar tekrar okunmasına rağmen anlaşılmayan cümleleri gibi. (Fakat ikisi de birbirinden iyi yazarlardır bana kalırsa)>>Hiç görmediğiniz özelliklere sahip olan ana karakter bile kitabı başlı başına harika yapmasına karşın Camus yalnız bununla yetinmeyip yan karakterleri de romanda o kadar etkin kılmış ki, bunu kitabın sonunda anlıyorsunuz zaten.