Yazın sıcağını tüm iliğimizde kemiğimizde hissettiğimiz, adeta yoğurtlu mantı üzerine dökülen yağ gibi kavrulduğumuz minnoş bir Ağustos sabahından herkese merhaba! (Yooo acıkmadım nerden çıkardınız?)
Bu hafta fotoğraf makinemden seçmeleri sizle paylaşmak istedim.
Kuru mama kokulum, koca kulaklım, beyaz göbeklim, küçümen kafalı minnaşım tabi ki bu aralar bolca fotoğraf makinemde. Sahi onunla tanışmayan var mı? Instagram’dan takip etmeyenler için bir kez daha takdim edeyim. Kendisi Minnaş, benim bitanecik kedim, tam bir yaramaz ve isminden anlaşılacağı gibi miniminnaş bir şey.
Yağmurdan sonra toprak kokusuyla birlikte beliriveren sümüklü salyangoz da makinemdeydi. Tüm hayvanlar kalp ben (Sümüklü salyangoz sülükleri bile!).
Çekmeye doyamadığım ayçiçekleri. Bana çocukluğumu hatırlatır. Haftasonu pikniklerinde İstanbul dolaylarında bolca olurdu. Birgün bu eski arkadaşa Bursa’da rastlayacağımı söyleseler inanır mıydım acaba?
Bursa’nın zeytinleri. Yolunuz Tirilye’ye düşerse bolca göreceksiniz. Yollar boyunca bu zeytin ağaçları size eşlik edecek.
Yine Tirilye’de bir butik otel camı. Tüm butik otel camları böyle olursa butik olmayan oteller iflas edebilir. Zaten butik olan oteller bu kadar şekerken butik olmayan kocamanları niye tercih edelim ki? (Bu butikten iyi tekerleme olur he!)
Ve son olarak güneşin batışıyla teletabiler gibi uğurluyorum sizi. Aslında bir sürü fotoğrafım var sizlere göstermek istediğim. Belki de dünyanın en unutkan insanıyım ama anları ve anıları fotoğraflarla yakalıyorum ve hatırlıyorum. Size de tavsiye ederim, fotoğraf çekmek iyidir.