20 yılı aşkın bir kültürel mirasın günümüzde 105 dakikada rezil edilmesi.
Günümüzde; popüler kültür ürünlerinin kazandıkları ilgi ve alaka evrensel boyuta ulaşmasından sebep, çoğu marka çıkardığı ürünlerin çeşitliliği doğrultusunda kendi franchise’larını kurmuş durumda.
Fakat ne yazık ki, para kazanma hırsı ve adını daha çok kitlelere duyurma sevdası gibi hastalıklar günümüz firmalarını ele geçirmiş durumda. Söz konusu firmaların marka bilinirliklerini arttırmak adına efor sarf edip ortaya koydukları eylemlerin kalitesi ile ortaya çıkan ve biz tüketiciler tarafından hızla sömürülen ürünün kalitesi üzülerek söylüyorum ki aynı paralellikte ilerlemiyor.
Detective Pikachu’nun da tam olarak böyle bir meta fetişizmine ayak uydurmaya çalıştığını düşünüyorum. 1996 yılında ilk olarak Nintendo Game Boy platformunda çıkış gerçekleştirerek hayatlarımıza dahil olan Pokémon olgusu; yılların getirdiği bir takım teknolojik ve kültürel gelişmeler sonucu animasyonlar, filmler ve oyunlar gibi kategorilere bölünerek türlü şekillerde varlığını sürdürmeyi başarmıştı. Aradan geçen 20 yılda gelinen nokta ise oldukça başarılı olmakla beraber bir hayli evrilmiş ve son radde olarak ceplerimize, akıllı telefonlarımıza kadar ulaşmıştı. 2016 yılında; GPS tabanlı mobil oyun Pokémon Go ile dünya çapında epey etkili bir şekilde tekrar kendisinden söz ettiren Pokémon, ülkemiz gençlerini daha önce olmadığı kadar parklara, yürüyüş yollarına hatta ve hatta camilere akın ettirmişti.
Çocukluğunda animasyon dizisini ve filmlerini defalarca sıkılmadan izlemiş, fast food zincirlerinden oyuncaklarını toplamak adına türlü türlü menüler yemiş ve en güncel olarak ise, mobil oyunda sahip olduğu Pokémon yumurtalarını çatlatmak için kilometrelerce yol yürüyen bendenizin; ilk defa 10 mayıs 2019 tarihinde, Pokémon markasına ve evrenine ait ortaya konulan bir proje sonucu tadı bir hayli kaçmış ve beklentileri yerle bir olmuştur.
Detective Pikachu, 2019 yılında hype olup beklediğim ve sonrasında hayal kırıklığına uğradığım filmler arasında yerini almış durumda. Kendi içinde bile tutarlı olmayı beceremeyen ve mantık hatalarıyla dolu olan film; hakkında sizlere düşüncelerimi paylaşmak gibi bir amacım olmasa, muhtemelen antrakt esnasında terk edeceğim bir proje olarak seyircisi önüne konulduğunu düşünüyorum.
Yaklaşık ilk 40 dakikasında tempo problemleri yaşamadan öyle ya da böyle gidişatına devam etmeyi başarabilen Detective Pikachu, 10 dakika gibi kısa bir sürede önce kendi kafasının ve gidişatının karıştığını seyircisine bariz bir şekilde belli ediyor ve saçmalamaya başlıyor. Bu tarz sorunlara ve tatsızlıklara takılmadan, sadece keyif almak ve birkaç Ryan Reynolds esprisine gülme amacıyla filmi izlemeye devam etsem de, sonlara doğru ortaya çıkan birkaç plot-twist görünümlü saçmalığın iyice tat kaçırıp insanın içindeki yaşama sevincini aldığını düşünüyorum.
Günümüzde ve geçtiğimiz senelerde bir takım süper kahraman filmlerinde dahil, ana kahramanın en büyük problemi olarak görülebilecek cinste bir sorun olan mommy/daddy issues bu filmde de karşımıza çıkmayı ihmal etmiyor. CGI teknolojisini de adaletsizce kafalarına göre dağıttıklarını düşündüğüm yapım ekibi, sahip oldukları kültürel olgu sayılabilecek güzelim olguyu ellerine yüzlerine bulaştırmış durumda.
Hafta sonu evladınız, küçük kardeşiniz veya yeğeninizle bu filme gidip güzel vakit geçirmeyi planlıyorsanız lütfen bu planlarınızı iptal edin. Pokémon ile tanışma fırsatı elde etmek isteyen küçük izleyicilere ise önerim, ilk 150 Pokémon çevresinde ilerleyen animasyon diziyi ve devamında gelen filmleri izlemeleri olacaktır. Hepinize güzel hafta sonları diliyorum!