Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir fotoğrafa denk geldim. Yurt dışında bir kitapçı, kapağı kırmızı renk ağırlıklı olan tüm kitapları bir sepette derlemiş ve üzerine de “İsmini Hatırlamıyorum Ama Kapağı Kırmızıydı” diye bir not yapıştırmıştı. 73.000 nüfuslu Framingham’dan çıkan bu fotoğrafın dünyayı dolaşması, bu yaklaşımın zekice olduğunun da kanıtı…
Kitap kapakları mevzusu ezelden beridir edebiyat dünyasını yayıncı, yazar ve okur üçgeninde ilgilendiriyor. Öyle ya, geçtiğimiz yıllarda uzak doğuda bir kitapçının kapakların satışa etkisini azaltıp insanların konularına göre kitapları almasını sağlamak adına tüm kitapları kağıtla kapatıp üzerine konularını kısaca yazması gündem olmuştu.
Peki bandrol sayısının günden güne arttığı, fuarlara katılan yayınevleri sayılarının okur sayısından daha hızlı çoğaldığı ülkemizde kitap kapaklarına yaklaşım nasıl? Bu çerçevede, belli başlı birkaç yaklaşım görmek mümkün…
Tabi ki bu yazıda satır satır tüm kapakları ele alacak değilim. Bunu yapmak hem meşakkatli hem de beyhude bir uğraş. Örneğin klasikleşmiş yazarların suretlerinin posterden hallice basıldığı kapaklar, dünya klasiklerinin sıkıcı renkli ve tekdüze fontlu kapakları yahut fantastik eserlerin uçan – kaçan kapakları bu yazıda yok. Ama bir kitapçıya girdiğiniz zaman karşınıza ağırlıklı olarak çıkan kapaklar bu yazıda var.
Hazırsanız; perde!
Fenomense, Koy Kapağa!
İnternet fenomeni olan veya fenomen olma yolunda ilerlerken eskaza bir yayınevinden davet alan (Evet, çoğu yazara altı aydan önce dönüş yapmayan yayınevleri internet fenomenlerine davet gönderebiliyor) birisinin eseri basılacaksa; bu eserin kapağında fenomenin portresi olur. Ancak, fenomenlik kavramı burada belirleyici unsur. Yani YouTube, Instagram ve Twitter fenomeniyse bu kural geçerli.
Bildiğiniz üzere, bir de Wattpad var.
Wattpad’se, Soy Kapağı!
Wattpad fenomenlerinin kitap kapakları, istisnaların bozmadığı kaideleri de göz önünde bulundurarak, ağırlıklı olarak yabancı mankenlerin belden üstü çıplak pozlarıyla şekillendiriliyor. Bunun sebebi ise şu: Wattpad hikâyelerinin kapakları hep bir erkek, bir kadın mankenle hazırlanıyor. Yazan kişi, hangi mankenleri (veya ünlüleri) düşünmüşse hikâyelerini Wattpad’e yüklerken bölümlere onların fotoğraflarından hazırladığı kapakları koyuyor. Haliyle, okur için bu mankeni görüp de hikâyeyi hatırlamamak oldukça zorlaşıyor. Satış? Garanti!
Bir Bağırma Yolu Olarak: Spiritüalizm
Kişisel gelişim, çocuk eğitimi, öze dönüş, sevgi içimizde gibi temaları içeren spiritüalizm soslu kitapları beş yüz metre uzaktan bile tanıyabilirsiniz. Eğer aptala anlatır gibi dev puntolarla kitabın adını comic sans’tan bozma bir fontla yazmışlarsa, somutlaştırdıkları bir görsel tasarımı bu ismin etrafına yaymışlarsa ve üstelik zemin tek renkse; bingo. Ya da tam tersi, alabildiğine soyut veya alabildiğine somut bir zemin görselini boydan boya kapağa atıp, ulvî görünen bir fontla kitabın ismini yazmışlarsa, o da bingo!
Şiirde Kafalar Karışık
Hayır, viral reklam değil; bu yazının sinemayla alakası yok. Şiirde, hakikaten kafalar karışık. Bazı yayınevleri şunu düşünüyor muhtemelen: “Şiir mi, alabildiğine oturaklı olsun!”. Bazıları ise tam tersine, “Şiir zaten oturaklı, biz kapağı renklendirelim!”
Fakat iki farklı yaklaşımın da bir ortak noktası var: Sınırları net, olduğu kadarıyla ciddi ve diğer kapaklarla yan yana konulduğu zaman ‘sıkıcı’ görünen temalar içeriyor. Bir sokak lambası, bir not defteri, ağaçların etrafında uçan kuşlar (Selam sana Cemal Süreya), bir bank… Sınırlı ölçütlere, mümkün olduğunca yanlış yere yerleştirilmiş gibi görünen kitap ve şairin ismi de ekleniyor ve kapak böylece tamamlanıyor…
İlle de Roman Olsun
Romanda, yazara göre yaklaşım söz konusu. Yani yazar, hakikaten ünlüyse ve bu ününe edebiyat ekseninde sahip olduysa kapakta gözle görülür bir ağırlık hâkim. Stefan Zweig’in kapaklarını anımsayın, yahut çok bilindik eserleri örneğin Bülbülü Öldürmek’i… Ne demek istediğim daha iyi anlaşılmıştır. Ancak bu her zaman geçerli değil.
Yayıncısına yazdığı ilk mektupta, Dönüşüm için bir böcek görseli kullanılmasına şiddetle karşı çıkan Kafka’nın kitabı illâ ki böcekli çıkıyor. Yahut “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ne saat görseli koymayan yayıncı taşlanıyor. Küçük Prens’e girmiyorum bile…
İsimden veya romanın/hikâyenin en bilindik, göze hitap eden unsurundan hareketle kapak hazırlanıp servis ediliyor.
Eğer tadını beğendiysen retweet’le, fav’la veya yanına kahve koyup fotoğrafını paylaş ey okuyucu. Çünkü günümüzde, okur olduğun başka türlü anlaşılmıyor…