Sanat Şehri Paris’te Haftasonu
Paris

Sanat Şehri Paris’te Haftasonu

Bu yılki Frieze Art Fair’den daha çok beğeni toplayan FIAC’la beraber Paris’te geçtiğimiz hafta Paris’te sanat konuşuldu.

Peki bu mekanlar hangileriydi?

Öncelikle Paris’in en özel tarihi mekanlarından biri olan, 18.yüzyılın sonlarında böylesi büyük etkinlikler için yapılmış olan Grand Palais’ti elbette…

Bu yıl 8.incisi düzenlenen FIAC, şehrin en etkileyici noktalarından biri olan Sen Nehri kıyısında, yüzü Louvre’un geniş bahçesine dönük bu müthiş mekanda düzenleniyordu.

VIP giriş noktasına kurulmuş restoran sanatın en çok konuşuldu, tartışıldığı, kıyaslandığı mekanların başında geliyordu bu yüzden. Fuarın olmadığı dönemde şık bir restoran hizmeti veren Minipalais’te dünya mutfaklarının çeşitli örnekleri sunuluyor. FIAC dönemi gibi özel zamanlar hariç rezervasyonla misafirlerini kabul ediyor.

La Societe, Saint Germen’de Le Des Magoux’un hemen yanında yer alıyor. İç mekanında keyifli bir bar ve DJ müzikle beraber performans sergilenen piyano için alan var. Duvarlardaki siyah beyaz fotoğraflar, modellerin güzelliğinden dolayı ilgi çekici. Mekanda tasarım ön planda… Bahçe ise buranın tam tersi sıcak bir brasserie havasında… Sabah, öğlen ve akşam servislerinde burada pekçok ünlü artist yada iş adamı ile karşılabilirsiniz. Servis son derece güleryüzlü ve güler yüzlü hanımlar, beyler tarafından yapılıyor. Sunumlar fine-dining görselliğinde hoş ve zarif. Lezzet bir o kadar başarılı.

Casa Bini ise yine Saint Germen’e yürüyüş mesafesinde olan tipik bir İtalyan restoranı. Kendinizi dağ evinde hissettiren restoran iki katlı. Rezervasyonsuz yer bulma şansı pek yok. Lezzet ve servis konusunda İtalyanseverler Paris’liler tarafından da öncelikli…

Semilla ve Yen Paris’in en seçkin restoranları arasındaki alternatifler arasında…

Cafe De Fleur ve Le Des Magoux, Paris’in en köklü cafelerinden… Bu iki mekan adeta Paris’in buluşma noktası. Le De Magoux’un farkı, haftasonları hemen yanındaki klisenin önünde müzik yapan grubun bölgeye yayılan güzel tınıları…

Jardin du Luxembourg, Paris’in en keyifli bahçelerinden… Bu görkemli bahçenin içinde yer alan cafe en güzel durak noktalarından biri. Göğü kaplayan ağaçların altında kitap okumak, sohbet etmek, haftasonları yapılan canlı müzik performansını izlemenin tadını çıkartın.

Le Buci, Paris’in klasiklerinden… Kırmızı tentesi ile köşe başında yerini almış durumda…

Le Hibou avantgarde tarzı ile Saint Germen bölgesinde yer alan bir başka brasserie… Siyah tentesi ile daha mesafeli bir hava sergiliyor. Özellikle ikinci katının müdavimleri var.

Paris’e kadar gelip Plaza Athenee’ye uğramamak olmaz. Ancak artık özellikle Orta Doğu’lu turistlerden gördükleri ilgi sebebiyle rezervasyonsuz yer bulmak zor. Sosyal medyada kırmızı tenteli görünümüyle göz kamaştıran otelin restoranını mutlaka deneyimleyin.

Brasserie Lipp, Paris’in değişmeyen klasiklerinden… Les Comptoir ise Michelin yıldızlı aşçıların tercihi olmasıyla ünlü… Önünde uzun kuyruklar oluşturan restoran, lezzet için beklemeye değer.

Tıpkı Paris’in klasiklerinden, et restoranı Cafe Des Paris’i ile ünlü Le Relais de l’Enrocote’de olduğu gibi kuyruk hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar hızlı ilerliyor.