Gizemli bir gün geçirmek için gezilebilecek en güzel yer, adeta cennetten bir köşe, resmen mutluluk ve çokça kendini kaybetme sebebi… Neresi olabilir? Tabii ki bit pazarları. Geçen hafta Feriköy‘de Pazar günleri kurulan bolca eski, antika eşya satılan pazara gittim. Eğer sizin de benim gibi eski eşyalara ilginiz varsa pazara girer girmez beliren, her şeyi alma isteği sizde de olacaktır 🙂
Feriköy’de organik pazarın kurulduğu yerde, devasa gökdelenlerin arasına sıkışmış, insana birçok eski ve güzel anıları anımsatacak, buram buram yaşanmışlık kokan bir pazar burası. O güzel, eski anılar bazen bir atari kasediyle, bazen çok eski bir oyuncakla, bazen evin ilk telefonuyla karşınıza çıkabilir. Gezerken sürekli “aa bundan bizde vardı” diyerek hüzünlenebilirsiniz. Bir zamanlar leblebi tozuyla verilen bir oyuncağa dahi rastladım. Kim bunu niye saklamış, bana bu kadar geçmişi anımsatabileceğini nasıl anlamış da oraya koymuş. Enteresan.
İstanbul’da tanıdığım birkaç antikacıdan ve plaklarımı aldığım amcadan Feriköy pazarında ürünlerin pahalıya satıldığını hatta pahalıya sattıklarını duymuştum. Herkes için geçerli değildir pek tabii ama yine de söylemek istedim. Zaten bazı parçalar oldukça değerli olduğu için fiyatları duyunca dudağınız uçuklayabilir. Antika fincan takımları mesela baya yüksek fiyatlara satılıyor. Annemin çeyizinden kalan takımın 400 liraya satıldığını görünce bir an için satmayı düşünmedim değil. Şaka tabii ki, bende satacak göz var mı, utanmasam pamuklara sarıp saklayacağım 🙂
Neyse işte durum bu, gidin görün derim işin özü. Bir şey almasanız bile o havayı soluyun, anılarınızı yad edin. Şimdi sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum ama baştan söyleyeyim, ışık sıfıra yakındı içerilerde. Hal böyle olunca ışık bulabildiğim ve kenarlarda kalan tezgahları düzgün çekebildim. Şimdiden pek kusura bakmayın.