Avrupa’da Sırtçantalı Olmak

Avrupa’da Sırt Çantalı Olmak

Sırtçantanla gezmek, yaşadığın dünyayı, hayallerini, umutlarını, acılarını, sevinçlerini ve en güzel dostluklarını bu çantaya sığdırmak dünyanın en güzel seyahatlerinden biri. Turist olmak ve gezgin olmak arasında ince bir çizgi olan Sırtçantalı Seyahat, seni her zaman bir şehire daha fazla yaklaştırırken o şehirde maksimum düzeyde sosyalleşmeni sağlar.

Sırtçantalının en büyük tutkusu paylaşmaktır.

İlla tanımlayacak olursak sırtçantalı gezgin; ekolojiktir, çevre dostudur. Az tüketir, az uyur, çok gezer ve çok paylaşır. Meraklıdır, hevesli ve tutkuludur; kendini her gün yeni bir maceraya atmaktan geri durmaz ve korkusuzdur. Para onun için önemsizdir, Avrupa’yı parasız da gezebilecek ufak bir ülke olarak görür daima. Amacı her zaman daha fazla öğrenmek ve yaşamaktır. Öğrendiklerini ve yaşadıklarını paylaşmak ise en büyük tutkusudur.

Kendini sırtçantalı bir gezgin olarak hissediyorsan, senin için yaşın, zamanın ve mekanın hiç bir önemi yok. O çantayı taşıyabildiğin ve gönlünce paylaşıp sosyalleşebildiğin sürece, sırtçantalısındır. İnsanların değerlerine saygı gösteren, kendini onların yerine koyabilen ve bir çok durumda onlar gibi düşünmeyi öğrenen birisindir. Baş etmeyi seversin, seveceksin, sevmelisin. En iyi durumda da en kötü durumda da herşeyin üzerinden kolaylıkla gelmelisin.

Sırtçantalı çantasına bolca hikayeler, bambaşka hayatlar koyar.

Avrupa’nın büyük ve popüler şehirlerini zamanla avcunun içi gibi bilirsin. Öğrenen olarak başladığın yolculuklar, öğreteceğin, akıl vereceğin seyahatlere dönüşür. Ama önce dinlemeyi seversin, fazlaca dinlersin. Bambaşka hikayeler, hayatlar koyarsın çantana yollarda. 

Yanına fazla eşya almamayı öğrenirsin, her bir gram senin için daha da değerli olmaya başlar. Avrupa’yı 2 tişört, 1 pantolon ve şortla gezmeye başlarsın. Fazla eşyan varsa, yolda atarsın. Atmaya alışırsın zamanla, eşyalarını yayarsın Avrupa’nın dört bir yanına, yerine anılar; hatıralar, sevdiklerine hediyelik eşyalar koyarsın.

Yabancı dili dert etmez

Yabancı dil konusunun aslında en kolay sorun olduğunu öğrenirsin ve bu iş senin için çocuk oyuncağına, hatta büyük bir eğlenceye dönüşür. Sırtçantalı kendine güvenir, her an herkesle iletişimde olmayı sever ve dil bilmenin, bir dile hakim olmanın gereksizliğini iyi bilir.

Zamanla plansızlığı öğrenirsin, plan yapmanın gereksizliği yerini anlık maceralara, olağanüstü anılara bırakır. Gezini akışına bırakmak seni daha fazla rahatlatmaya başlar ve bambaşka dostluklar, eğlenceler edinirsin. Zaman aslında Sırtçantalı için değersizdir ve yaşadığı andan keyif alıyorsa, saatin onun için hiç bir önemi yoktur.

Korkusuzdur

Sırtçantalı korkusuzdur, risk almayı sever. Trenlere kaçak biner, müzelere ücretsiz girme yollarını araştırır, her daim ucuz yemekleri bulur ve tüm aktivitelere bir şekilde dahil olur. Bilir ki sırtçantalının doğasında engel olmaz.

Süpermarketler en büyük dostudur, yol boyunca konservelerle iyi geçinmesi gerektiğini bilir. Dışarıda yemek yemek için para harcamaz, kendi yemeğini hazırlar. Bir hostel mutfağında hazırladığı yemeği paylaşarak yeni dostlar edinir, ya da Venedik’in göbeğinde oturup konservesini açıp yemeyi rezillik olarak görmez. Gerektiğinde McDonald’s‘ı ve Burger King‘i Amerika Uşağı bir piyon olarak görmez, anne yemeğinden lezzetli beller.

Sırtçantalı olmak, saydığımız tüm bu duyguları yaşamak hiç bir kimse için ön koşul değildir. Sırtçantanı alıp herşeyi geride bırakarak yola çıkıyorsan, tüm bu duygulara ve aramıza hoş geldin.