Sümela Manastırı’na gitmek için 29 yıl beklediğimi hesaba katarsam bu manastır için ayrı bir yazı yazmalıydım. Her yerin yeşil olduğu… Yine bir iş gezisini anlamlı kılmak için zaman planlaması yaparken, Maçka’ya gitmenin yollarını bulmama ramak kala Sümela Manastırı’na yola koyuldum. Şehir Merkezi’ne yaklaşık 40 dk. Hava Alanından da 1 saat süren yolun neticesinde ulaştık. Yolda bir çoban sürüsünü ile karşılaştık. Çoban abimiz ile laflarken bir de doğun yapmaya çalışan bir koyunun başında durunca, bir doğum sahnesini de yol belgeseli edasında izledik. Müthiş bir şeydi. Orada birden doğdu siyah kuzucuk =)
Sümela Manastırı, diğer adı ile Meryem Ana manastırı neden böyle dağa taşa inşa edilmiş, düzlük yer dururken ne zahmet çekmişler yüzyıllar öncesinden soruları ile merakları üzerine çekerken, dünya çapındaki manastırların genelinin böyle olduğunu hatırlayıp dinlerini hayattan
Sümela manastırı’nın orada yer alan çeşmenin suyunda içmeden, aşağıya doğru yürüdüğünüz yeşilliklerden fotoğraflar almadan, yol üstündeki şelalelerin sularında ıslanmadan ve nefes nefese çıktığınız manastıra vardığınızdaki zirvede soluklanmadan dönmeyin. Trabzon’a kadar geldiğinizde yemekler konusunda ve balık menüsünde Bordo – Lacivert’e uğrayabilir, Maçka içerisindeki Balık Restoranı’nda ziyafet çekebilirsiniz.
Ana kaya kilisesi, Birkaç şapel, Mutfak, Öğrenci odaları, Misafirhane, Kütüphane ile kutsal ayazmadan oluşan manastırın gelen giden tüm resimlerin üzene ismini, sevgilisinin ismini, sülalesinin ismini ve türk bayrağının sembollerini çizmeyi ihmal etmemiş! Sağolsunlar, kendilerini ölümsüzleştirmişler. Koruma konusunda annelerimizden daha çok öğreneceğimiz şeyler var da. Ne zaman kim bilir?
Biraz tarihinden söz edecek olursak, gittiğimde çok bir şey bilmiyordum ama başka ekipleri gezdiren birinin anlattıklarından akustik ortamda duyduklarım yine bu işin içinde Antik Yunanlıların yine olduğu =)
Hz. İsa’nın havarilerinden Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı birbirlerinden habersiz görmüşler. Tevafuk o ki ikisi de rüyalarında, Hz. İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela Manastırı’nın yerini görmüşler.Gemileri ile Trabzon’un yolunu tutan bu iki aziz, birbirinden habersiz Trabzon’a gelmiş, Trabzon’da kaşılaştıklarında rüyalarını birbirlerine anlatmışlar. İkisi de gördükleri rüyanın aynı olduğunu görünce birlikte gördükleri yer olan şu an ki Sümela’nın temellerini atmışlardır. Bundan dolayı 14.yy’da kurulan bu Manastırın kurucusu olarak Trabzon İmparatoru III. Alexios bilinmektedir.
Sümela Manastırı’nın kütüphane penceresinden. Burada okuma yapan nesiller, bu manzaraya mı baktılar yoksa önündekileri dikkatle okudular bilinmez ama eminim hiçbir kütüphanenin manzarası bu kadar doğal ve yeşil değildir. Bu anlamda arınmak söz konusu olduğunda burada tüm karmaşık duyguları gözleri ile yeşilliğe bırakan o gün eminim sadece ben değildim.
Buraya gelip hikayeyi hissedip, inanıyorsunuz zaten gerçekten yaşadığımız hayat ne kadar gerçek diye düşünüyorsunuz. Bununla birlikte oksijen aldığınız böyle temiz bir yerin olmasının muazzam bir yerin bizim topraklarımızda olması oldukça şanslıyız.