Tahsin Yücel - Yalan

Tahsin Yücel’in Açığa Çıkardığı: Yalan

Öykü, roman ve çevirileriyle tanıdığımız Yücel, 22 Ocak 2016 yılında aramızdan ayrıldı. Yaşamının sonuna kadar Türk Dil Kurumu’nun da ödün vermez bir üyesiydi ve bu kurumun dildeki devrimci tutumunu kitapları ve denemeleriyle hiç yılmadan savundu. Elliye yakın özgün öykü, roman, deneme, eleştiri kitabı, yüze yakın önemli çeviri ve Sait Faik, Sedat Simavi, Yunus Nadi. Orhan Kemal ve bunlar gibi birçok yerli ve yabancı edebiyat ödülü, en saygın ödül jürilerindeki üyelikleri ve yetiştirdiği yüzlerce öğrenci en önemli başarılarıydı.

“Edebiyatı anlamadıkça ne yapsak boşuna, edebiyatın ne olduğunu bilmeden düşünmeden edebiyat yapılmaz. Kısır ve kapalı bilgilerle dolu kafamız; bilgilerimiz nicelik bakımından yükseliyor, nitelik bakımından olduğu yerde duruyor çoğu zaman.”

Sözleriyle aslında yaptıklarını özetleyen Yücel 1933 yılında Elbistan’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1969’da doktor, 1972’de doçent, 1978’de profesör unvanlarını aldı. Aynı bölümde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptıktan sonra, 2000 yılında emekli oldu. Değişik alanlardaki çalışmalarıyla yazınımıza katkıda bulundu. Yazın araştırmalarına L’Imaginaire de Bernanos’la (1969) başladı. Bunu Figures et messages dans la Comédie humaine (1973), Eleştiri Kuramları (2007) izledi. Yurt içi ve yurt dışında ses getiren yazınsal incelemelerinin yanı sıra, öykülerinden bazıları, İsveççe ve Fransızca’ya çevrildi. Birçok ödülün sahibi olan Yücel’in 2003 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan “Yalan” eserinden bahsedeceğiz. Yazar kültürel alanda yaşanan küreselleşmenin yadsınmaz bir göstergesi olarak yalanı sorgular.

“Yeryüzünde yeni bir şey olmadığı, olamayacağı hep söylenirdi. Belki de yalnızca yanlışlar, yalanlar yeniydi, öyle ya her şey söylenmişse, hiçbir doğrunun yeni olmaması doğalsa, yenilik yalnızca yalanın ve yanlışın özelliği olabilirdi.”

Karmaşık bir kurguya sahip olmayan eser, bizi Yusuf Aksu karakteriyle tanıştırır. Büyük bir tutkuyla bağlandığı çocukluk arkadaşı Yunus’un intiharıyla tamamen içine kapanan ve Maçka’daki evinde insanlardan uzak bir şekilde yaşayan Yusuf Aksu, bir dilbilim konferansı ertesinde kendisini bir polemiğin ortasında bulur ve onu bir kuramcı olarak efsaneleştiren bir grup aydın tarafından ulusal kahraman ilan edilir. Yusuf karakteri olanlara anlam veremeden kendini bir gruba dahil olmuş bulur. Çevresinin kendisine dayattığı kimliği üstlenir. Ancak mutsuz bir aşkın ardından, yalnızca yanıldığını görmekle kalmaz, başta kendi kimliği olmak üzere, her şeyin yalan üzerine kurulduğunu anlar. Roman birden fazla cephede birçok şeyi aynı anda tartışıyor. Nursel Duruel ismi Yalan için, Yalan’la ilgili sorularımı düzene sokmaya çalışırken, bir önceki sorunu çıkıyor karşıma. Önce romanın içinde soluk alıp veren insanlardan, yani romanın kahramanlarından, onların yaşadıklarından, oluntulardan mı yola çıkmalı, yoksa kavramlardan, romanın ele aldığı sorunlardan mı? Bu zorluk aslında romandaki bütün ögelerin, çok sıkı ilintilenmesinden, ayrılmaz bir bütünlük kazandırmış olmasından kaynaklanıyor. Diyebilirsiniz ki bütün iyi romanlarda böyledir. Yalan’da iyice böyledir.

Eser çok yönlü, katmanlı ve kendine özgüdür. Hiç bir vasfı olmayan Yusuf Aksu karakterine herkesin bir ümit bağlayarak yüceltmesinin romanıdır. İlk olarak Yusuf’un kendini kandırmasıyla yayılıp gider. Belki de okuru en rahatlatan Cemile karakterinin satırlarda bulunmasıdır. Dümdüz ve net anlatımıyla yalanı yüz üstü bırakır.

Bu romanı okurken Tahsin Yücel’in Orhan Pamuk’un dili konusundaki hassasiyeti daha iyi anlaşılır. Yalan’ın yazarı bir dil ustasıdır. Yaygın olarak kullanıldıkları şekilde değil de, “arı” Türkçe ile yazıldıkları için dikkat çeker. Örneğin burjuva yerine “kenter” ya da diyalog yerine “söyleşim” demek gibi kelime tercihlerinde bulunur. Romanın dili konusundan daha etkileyici gelebilir. Eserin satır aralarında çoğu kez okunan klasiklerden anımsama hissedilir şekilde bulunmaktadır. Mizahın gücünü eleştirilerini taşımak için kullandığı da gözlerden kaçmaz. Konusuna derinlemesine girmek eseri yaralar düşüncesiyle tanıtmayı burada sonlandırıyoruz. Bu kitabı okuyup arka kapağı kapatırken daha az konuşacağınızı garanti ederiz. Çünkü yalan söylemekten korkar hale gelmenizden ötürü. Ve tabii ki bizi yalnız okumak kurtaracak!