Bodrum’un En Doğal, Keyifli Köşeleri
Bodrum Yarımadası

Bodrum’un En Doğal, Keyifli Köşeleri

Son yıllarda adeta tükenmişlik sendromuna giren, değişen kitlesi ve uçuk fiyatları sebebiyle tüm cazibiyetini Yunan Adaları’na kaptıran bu güzel yarımadanın aslında halen bozulmamış, gizli kalmayı başarmış, kendisini korumaya özen gösteren keyifli köşeleri var. Peki bunlardan ne kadarını biliyoruz?

Bunlardan ilk sırada muhteşem gündoğumu ile sizi kendisine hayran bırakacak Gündoğan yer alıyor. Bodrum Havalimanı’ndan yaklaşık 40 dakika uzaklıktaki güzeller güzeli Gündoğan halen o kadar doğal ve kendini korumayı başarmış ki bunun en güzel örneklerinden biri küçük limanındaki Balıkçılar Kahvesi.

Sabahın erken saatlerinde limana yaklaşan balıkçı teknelerinden, günlük balıklarını seçmeye gelen Gündoğan’lıları izleyebileceğiniz, bu esnada etrafımızda görmeye alışık olmadığımız doğallıktaki teknelerin sıralandığı Gündoğan Balıkçı Barınağı oturup bir çay içmeye değer güzellikte…

Hatta benim gibi bazen şehirden ve şıklıktan uzak, tamamiyle doğal bir ortamda vakit geçirmeyi özleyenlerdenseniz o zaman Gündoğan’da en lezzetli kahvaltılıkları bulabileceğiniz, çatal, bıçaklarınızla birlikte size güzel bir paket hazırlayacak Çıngıloğlu’na uğramanızı öneriyorum. Çünkü buranın “otlu böreği” ve “mandalina reçeli” Balıkçılar Kahvesi’ndeki tahta masalara, üst üste gelen kocaman tepsisindeki çaylarına çok yakışıyor. Hatta bir de küçük paketinize bölgenin yemyeşil, mis kokulu, yoğun kıvamlı zeytinyağından ekleterek hazırlattığınız zeytin ve peynirlerinden de bir parça ilave ederseniz keyfinize doyum olmayacak. Balıkçı teknelerine karşı, kıpır kıpır esen cüsseli ağaçların gövdesi altındaki bu kahvaltı çok hoşunuza gidecek.

Gündüz gazetenizi, kitabınızı keyifle okuyup serinleyebileceğiniz, etrafınızdakilerle selamlaşıp sohbet edebileceğiniz Bodrum’un bu bozulmamış köşesi, akşam ise bambaşka bir havaya bürünüyor. Akşam tam bu nokta itibariyle başlayan balık restoranları, tıpkı Yunan tavernaları gibi hem doğal, hem şen şakrak bir hava içerisinde cıvıl cıvıl bir görünüm sergiliyor. Türkbükü’nün yozlaşmış, silinmiş havasından çok uzakta tam bir ada havası hissettiriyor. Çalgıcılarla keyifli şarkıların söylendiği, müzisyenlere eşlik edilen balık restoranlarının başında Yelken geliyor, koyun ucuna kadar sıra sıra dizilmiş resoranlarla devam ediyor. Buradaki ilk dört balıkçının, sıranın devamına nazaran daha çok rağbet gördüğünü, bayram olmasına rağmen kolayca yer bulunması sebebiyle henüz keşfedilmemiş olduğunu sanıyorum. Çünkü yemekler hem leziz, hem manzara güzel, hem de fiyatlar Gümüşlük’teki Mimoza ve ondan ayrılan kardeşinin açtığı Melengeç’e oranla çok daha uygun. Burada amaç sizi birkez ağırlamak değil, sezon boyunca elçileri yapmak.

Gündüz denize girmek için konaklama yapmanızı önereceğim, Costa Farilya Oteli’nin sahilini listenize alabilirsiniz. Costa Farilya’nın en beğendiğim özelliği sanata değer vermesi… İşin içerisinde sanat varsa, bu işe gerçekten zaman ayrılıyorsa ve emek veriliyorsa kuşkusuz bir zerafetle karşılaşmanız söz konusu… Nitekim yıl boyu açık olan, zaman içerisinde gelişip büyüyen ve şimdi 70 odaya ulaşan bu güzel otelin her köşesi instagram’dan paylaşılmak için özenle tasarlanmış gibi. Salı, Perşembe günleri ise Yoga dersleri yapılıyor. Ozon havuzunu daha çok kış aylarında kullanacağınızı düşünürsek, otelin bu ince detaylara kadar daha neler sunduğunu gidince deneyimlemenizi öneriyorum. Ancak özellikle gündüz güneşlendiğiniz iskelede, öğlen taş fırınından çıkan lezzetli pizzaların akşam ise gün batımına karşı beyaz kolalı örtülerde yemeğinizi yiyebileceğiniz Costa Farilya, yıldızsız özel deluxe hotel kategorisinde, 5 yıldız statüsünde Bodrum’a her geldiğinizde kendinizi evinizde gibi hissedebileceğiniz keyifli bir butik otel. Yıllardır müdavimleri olduğunu dile getiren, otelin sahiplerinden Yeşim Şamlı, aynı zamanda bir resim sanatçısı ve yoga meraklısı.

Zaman zaman otelin özel toplantı mekanlarında farklı etkinlikler de planlıyor, bunlardan biri “Aile Dizimi Terapisi”. Bodrum’da bu konuda en iyi isim olan Feride Gürsoy’la çalışan otelin sahibi Yeşim Hanım’dan bu vesile ile yeni ve çok ilginç bir mekan daha öğreniyorum. Gümüşlük’te yer alan Karakaya Retreat…

Farklı geleneklerden şifa sanatları tasarlayan atölye çalışmaları ve seminerlerle alternatif tatil ve bir inziva merkezi burası. Misafirlerinin büyük bir bölümü profesyonel terapistlerin özel atölye çalışmaları ve seminerlerine katılmak için buraya geliyor. Bu esnada güneş ve denizin tadını çıkarmakla beraber, yöresel yemeklerin sağlıklı uyarlamalarından oluşan vejetaryen menü eşliğinde, Karakaya vadisinin şifalı atmosferinde hayatın ritmini yavaşlatmayı tercih edebiliyorsunuz.

Karakaya Retreat meraklılarına bütünsel bir yaşam tarzını, hayatla uyumu, barışı ve gezegenimize saygılı bir duruşu benimseyen çalışmaları hatırlatıyor. Tüm çalışmaların ortak hedefi, kişisel farkındalığı, genel iyilik hissini ve içimizdeki yaşam gücünü artırarak dönüşüm potansiyeli içeren bir yaşam deneyimi sağlamak. Karakaya Retreat’in konusunda uzman, şifacı ve terapistleri çalışmalarını meditasyon ve özsorgulama temeline dayandırıyor. Sundukları çalışmalar içerisinde; Aile Dizimi, Detoks, Ayurveda, Yoga, Nefes, Masaj, Zen Koçluğu, Tasavvuf, Şamanik Enerji, Feng Shui, Osho Aktif Meditasyonları, Osho Meditatif Tedavi yöntemleri, Vipassana ve Za Zen gibi yöntemler yer alıyor.

Şayet fazlaca dinlendiyseniz biraz da eğlenme zamanı diyor, kendinizi Maldiv’lerin minyatür versiyonunda hissedebileceğiniz, çocuklu bölümünün ayrı olmasından dolayı da keyifle kafanızı dinleyebileceğiniz yada akşamüzeri başlayan müziğin ritmine kendinizi bırakabileceğiniz Yalıkavak’taki X Beach’e yönlendirmenizi öneriyorum. Beach kültürünü tercih etmeyen biri olarak burası benim bile hem keyifle yemek yiyebildiğim hem de kuşkusuz nefis bir koyda olmasından dolayı doyasıya denizin keyfini çıkarabildiğim harika bir dinlenme noktası oldu. Yemeklerin sıradan bir beach olmasına rağmen bu kadar lezzetli olmasının sebebi ise Kitchenett’lerde 10 yıldır çalışan aşçının buraya geçmiş olmasıymış. Kitchnette’te yemekler bu kadar lezzetli mi hatırlayamadım, ancak burada gerçekten başarılı… Giriş ücreti 80 TL. Bu ücrete içerideki yemekler dahil değil, size plajda kullanmanız için güzel bir plaj havlusu veriyorlar sadece.

Benim gibi lezzet düşkünüyseniz, size hem güzel deniz, hem de lezzetli yemekler için bir mekan daha öneriyorum. Buranın X Beach’ten farkı kumsalı olmaması. Ancak kumsal meraklısı olmayan, direkt denize girmeyi tercih edenler için son derece keyifli, üstelik gerçekten iyi yemek ve servis alabileceğiniz keyifli bir mekan La Plaj. Buradaki yemeklerin sırrı ise İstanbul’dan tanıdığımız Günaydın’dan ayrılan kovboy şapkalı Süleyman’ın yeni açtığı Süleyman’s Steak House’un mekanın içindeki restoranından kaynaklanıyor. Etler tabiki çok lezzetli. Çünkü Bodrum’a özel olarak Afyon’dan geliyor. Her gün ortalama 200 kilo et tüketildiğini belirten Süleyman, restoranın yanı sıra teknelere de özel servis yaptığını belirtiyor.

Bodrum’a kadar gelince burada devam eden sergilere de belki uğramak istersiniz. Kendini Bodrum’a adayan, burayı bir sanat kasabası haline getirmeyi hedefleyen değerli sanatçımız Devrim Erbil’in Yalıkavak Marina’daki sergisi yaz boyu devam ediyor. Akşamüzeri gözlerinizi ve kendinizi dinlendirmek için bu sergiyi ziyaret etmeniz, hatta dinlenmiş ruhunuzla İstanbul’dakinden farklı gözlerle bakmanız mümkün…

Bedri Baykam’ın Bodrum’un en keyifli gün batımı noktalarından Yalıkavak Art Suits’teki sergisi de yine yaz boyunca sanatseverleri bekliyor olacak. Fiyatları 15.000 -75.000 USD arasında değişen farklı tekniklerdeki eserlerin hepsi görülmeye değer. Benim favorim ise 2014 yılında yaptığı Cennet Sahili Yeni Şerit Resimler oldu.

Sergiden sonra yemek için hiçbir yere plan yapmayın ve hemen karşı kapısındaki Art Balık’a geçin. Mekanın ve otelin sahibi Seyfi Kaya sizi en iyi şekilde ağırlayacak, emin olabilirsiniz. Bu keyifli mekanda gün batımı inanılmaz güzel. Mekan çok doğal… Hatta balığı kilosu ile tartıp masanıza servis ederken, siz merak etmeden açıklama yapma nezatekini gösterecek kadar doğal bir ev sahibi… “Bizim fiyatlarımız Balıkçı Sait gibi değildir” derken  gerçekten öyle olduğunu hesap geldiğinde görüyor ve inanamıyorsunuz. Fiyat, lezzet, servis kalitesi son derece makul. Kişi başı 100-120 TL’ye pek çok meze çeşidi ile donatılmış masanızda, deniz levreği ve içki dahil, gün batımının tüm renk geçişlerinin tadını çıkartarak harika bir yemek yiyebilirsiniz. Üstelik sürpriz; burada uzun zamandır kulaklarımızın alışık olmadığı çok keyifli bir Türk Sanat Müziği gecesi de yaşayabilirsiniz. Asiye Palu, hem güzel, hem zarif, hem de harika bir ses… Size en güzel şarkılarını, denizin sesini kendisine vokal ettirerek söyleyecek. Yaz boyunca Perşembe, Cuma ve Cumartesi akşamları burada olacakmış.